SIRANIN ALTINDAKİ ŞEYTAN
Okullar açılmış ve yaklaşık bir aylık bir süreç geride kalmıştı.Okula uyum sağlamakta güçlük yaşadığını düşündüğüm öğrencim Servet, ilk ders başlayalı 10-15 dakika geçmişti ki, annesinin kapıyı çalıp , benim de “geeeel” dememle birlikte kapıda göründü.
Servet ‘in üstü başı darma dağınık, gözleri yaşlı, annesi tarafından kollarından sımsıkı bir şekilde tutulmuş olarak kapıda göründü. Okula gelmemek için direndiği her halinden belliydi. Sınıfın kapısında bir aydır görmeye alıştığımız pazarlıklar yaşanmaya devam ediyordu. Servet okula gelmemek için direniyor; annesi, babası, dayısı ya da büyükbabası ( okula o gün Servet’ her kim getirmişse) onunla pazarlık ediyordu. Bazen okula gelme karşılığında para, bazen çikolata türü yiyecekler, bazen de Servet’ in okulda geçireceği süre pazarlık konusu oluyordu.
Servet: 3. Zilden sonra gel beni al. Diyordu. Doğal olarak okula getiren kişi gelmiyor, Servet ‘ te okuldan kaçıyordu.
Aile ile yaşanan pazarlıklar bitince de benle pazarlık yapan Servet: “Hiçbir şey okumam, yazmam.” diyordu. Ben de “peki Servet.. İstemediğin hiçbir şeyi yaptırmayacağım sana.” diyerek sakinleştirip yerine oturmasını istiyordum.
O günün 3. Dersi olan Türkçe dersinde Servet’in yanında oturan Mehmet’in de yazı yazmadığını fark ettim. Mehmet ‘ e sebebini sormak için yanına giderken aklımdan kalemim yok, defterimi unuttum gibi bahaneler duyacağımı tahmin ederek neden yazmadığını sordum. Mehmet ise kendisine Servet’ in yazı yazma dediğinin söyledi. Servet’ e dönüp neden böyle bir şey söylediğini sorduğumda ise kendisinin değil şeytanın, bunu söylediğini belirtti. İyice şaşırmıştım. Şeytanın nerede olduğunu sormamla, sıranın altında cevabını almam bir oldu.
“Vur tekmeyi gitsin oradan “ dememle birlikte Servet, sıranın altındaki boşluğa tekmeler atmaya başladı. Birkaç tekme attıktan sonra, “Bak, bakalım gitmiş mi?” oradan diyip sıranın altına bakmasını istediğimde, verdiği cevaba gülmemek için kendimi zor tutmuştum. “Kanlar içinde yerde yatıyor, ölmüş.” dedi.
Artık yazmayı engelleyecek kimsenin kalmadığını ve yazı yazmaları gerektiğini söylediğimde hem Mehmet, hem de yaklaşık bir aydır kalem dahi tutmak istemeyen Servet defterlerini çıkarıp yazı yazmaya başladılar. O günden sonra ufak tefek mızmızlanmaları olan Servet’ e arkadaşları: “Artık şeytan da öldü. Neden mızmızlanıyorsun?” demeye başladılar. Servet’in bu tarz şikâyetleri gün geçtikçe azaldı ve daha çok çalışmaya ve okuldan keyif almaya başladı.
Servet, şu anda hem okuyor hem de yazabiliyor. İyi ki o gün sıranın altındaki şeytanı öldürmüşüz. Ya yaralı kalsa da diğer öğrencilerimi de yoldan çıkarsaydı. Neyse ki sınıfımızda Servet var. O, bakar çaresine şeytanın.
Soru davranışı fırsata dönüştürüp, Servet’ kazanmak ve diğer öğrencilerimi şeytanın şerrinden korumak (Servet sayesinde) benim için unutulmayacak bir anı olarak zihnime yerleşti. Eğitimlerimiz sırasında 4. Gruptaki arkadaşlarımla paylaşmıştım bu anımı. Bir de sizlerle paylaşayım istedim.
Sevgiyle ve sağlıkla…..
Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...